Ebru, kıvamlı suyun üzerine, gül dalı ve at kılından mamül fırçalar yardımıyla, sığır ödü ilave edilerek ayarlanmış, suda erimez boyaların yüzeye serpilmesiyle ve kâğıda alınmasıyla oluşan kâğıt bezeme (süsleme) sanatıdır.

Kâğıt yüzeyinde buluta benzer şekiller oluştuğu için bu sanatın adına bulutumsu manasına gelen Farsça ebrî denilmiştir. Daha XX. Asrın başlarına kadar ebrî ismiyle anılan bu sanatın adı, daha âhenkli söylenişinden olsa gerek ebru’ya, dönüşmüştür. Bu dönüşümün çok eski tarihe dayanmadığı, büyük ebru ustası Hezârfen Üstad Necmeddin Okyay’ın bu sanatın adı olarak ebrî’yi kullanmasından anlaşılmaktadır.

Yüzeydeki şekillerin yer yer kaşa benzemesinden dolayı bu sanata Farsça ebru kelimesinin özellikle verildiğini söyleyenler de vardır. Ancak Şemseddin Sami Bey kaş manasına gelen ebru kelimesi için ayrı bir madde açarken sanat manasındaki ebru’yu şöyle açıklamıştır:

“Ebru: [Aslı Farsça ebrî, bulut renginde ve Çağatayca ebre: roba yüzü, kürk kabı.] Hare gibi dalgalı veya damarlı kumaş, kâğıt vesaire. Cüz ve defter kabı yapmak için kullanılan renkli kâğıt.”

Şemseddin Sami Bey bu kısa ama özlü tarifiyle aslında ebrunun tarihini ve tarih içinde ebruya bakış açısını da özetler gibidir. Kelimenin aslının Çağataycaya dayandığını söyleyerek bu sanatın Türkistan’da Çağatay devrine (XV. Asır) kadar uzanabileceğini akıllara getirmekte, cüz ve defter kabı yapmak maksadıyla kullanıldığını kaydederek de bu işin renkli kâğıt üretmek amacıyla ortaya çıktığını ve böyle uygulana geldiğini nakletmektedir.

Ebru kelimesinin asıl olarak Farsça âb-rû’dan geldiğini, isim tamlamasına göre yüzsuyu demek olmayıp sıfat tamlaması manasıyla su yüzü demek olduğunu nakledenler de bulunmaktadır1. Ebre, Ebr, ebrî, âb-rû. Dört kelimeyle anlatılmak istenen şey aynı olup hiç biri akla ters gelmemektedir. Ancak eski kaynaklarda bu sanattan daima ebrî olarak bahsedilişi ve Şemseddin Sami Bey’in yerinde tespitleri bu sanatın adının bulutumsu manasında ebrîden geldiği görüşünü kuvvetlendirmektedir.

Kâğıt üzerinde mermere benzer damarlar görüldüğü için Avrupalılar ebru kâğıdına mermer kâğıdı (marbled paper, papier marbré, marmor papier…) ismini vermişler, Arap âleminde ise varaku’l-mücezza (damarlı kâğıt) olarak tanınmıştır.

Devamı için tıklayınız.

Mustafa Esat Düzgünman (1920-1990)

Mustafa Esat Düzgünman, ebru sanatıyla ilgili eserler vermiştir. Yaşadığı dönemde; Türk ebru sanatının günümüze kadar hiç bozulmadan taşınmasına, yurdumuzda ve dünyada tanınmasına, gelişmesine katkıda bulunmuştur. Sanatçı; ebru sanatını öğrendiği biçimde bırakmamış, bu sanatın yapısını bozmadan ve yeniliklere açık özelliğinden yararlanarak geliştirmiştir. Rastgele yapılan yenilik ve modernizasyon arayışlarını onaylamamıştır. Ebru sanatına papatya ve menekşe figürünü eklemiştir. Serpmelerde çok başarılı olmuştur. Çiçekli ebrular, onun üslubuyla tabiattaki görünümlerine daha yakın yapılmıştır. Mustafa Esat Düzgünman, ebru sanatına kompozisyon tarzını getirmiştir.



Bir yanıt yazın