Sanata Giriş

Sanat, insanoğlunun tarih öncesi çağlardan bu yana kendisini ifade etmekte kullandığı, yaşlama ve hayata ait en yaratıcı ve en etkin yollardan biridir. Duygu ve düşüncelerin temellendirdiği bir içeriğe ve biçime sahip olan sanat, doğrudan yaşam ve hayatla ilgili olduğundan tüm insanlara hitap eder. Bu nedenle kalıcı ve evrenseldir. Gücü toplumsal sınırları aşar. Tarih boyunca neyin sanat ve sanat eseri olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, zaman içinde sanatın anlamına değişik kısıtlamalar getirilip farklı sanat tanımları yapılmıştır.

Thomas Munro (Tomas Munro), doğada ve sanatta güzeli konu edinen estetiği ön plana çıkararak sanatı “Sanat doyurucu estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisidir. Sanat, güzel ile uğraşır.” diye tanımlamıştır. Clive Bell (Kliv Bel) ise uyumu ön plana çıkararak “Sanat çizgi, şekil ve renk ilişkilerinin kendi aralarındaki kombinasyonudur.” derken R. G. Collingwood (Kalingvud), sanatın temel olarak “Duyguların yaratıcı ifadesi veya dışavurumu” olduğunu söylemiştir. Tolstoy (Tolstoy) ise “İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştır.” der.

Devam kaynağı için tıklayınız.



Bir yanıt yazın